
![]() |
---|


Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberlik görevi yaklaşık yirmi üç yıl sürmüştür. O, peygamberlik hayatının her anında insanlarla iç içe olmuş, Kur’an ayetlerini, dinimizin emir ve yasaklarını açıklamıştır. Cami ve mescitlerde, toplantı ve sohbetlerde Müslümanları, dinî ilkelerin neler olduğu ve bu ilkelere uymanın önemi konusunda aydınlatmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) her fırsatta insanlara doğru yolu göstermiş, dünya hayatının geçiciliği, kötülüklerden uzak durmanın önemi vb. birçok konuda da insanları uyarmıştır. Çünkü peygamber olarak Hz. Muhammed’in başlıca sorumluluklarından biri de insanları uyarmaktır. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) insanlara öğüt vermek ve onları uyarmak amacıyla gönderildiğini vurgulayan birçok ayet bulunur. Bunlardan birinde, “Doğrusu biz seni hak (Kur’an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik...” (1) buyrulur. Aynı konuyla ilgili olarak Ahzâb suresinde ise şu ifadeler yer alır: “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (2) Böylece Hz. Peygamberin hem bir davetçi ve elçi hem de bir uyarıcı olduğuna dikkat çekilir.
Kur’an-ı Kerim’de açıkça bildirildiğine göre Yüce Allah her millet için mutlaka bir uyarıcı, bir peygamber göndermiştir.(3) Hz. Muhammed (s.a.v.) de bu peygamberlerden biridir. O hayatının her aşamasında günah, zulüm, kötü alışkanlıklar, haksızlık, şirk, yalan, hile, yalancı şahitlik, dedikodu, kibir, bencillik vb. kötülüklerden uzak durmaları konusunda insanları uyarmıştır. Sadece Allah’a inanıp ibadet etmek gerektiğini vurgulamıştır. Dünya hayatını anlamlı bir şekilde değerlendirmemiz gerektiğini belirtmiştir. Bu dünyada yaptıklarımızdan ahirette mutlaka hesaba çekileceğimiz konusunda da bizlere uyarılarda bulunmuştur. Bu konuyla ilgili olarak Zilzâl suresinde şöyle buyrulmuştur: “O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.”
Hz. Muhammed (s.a.v.) hac sırasında yaptığı ve Veda Hutbesi olarak adlandırılan konuş- mada da insanlara birçok uyarıda bulunmuştur. Başkalarının canına, malına zarar vermeme, şirk ve zulümden uzak durma, dünya hayatında yapılanların karşılığı olduğu, Allah’ın emirlerine bağlı kalmanın önemi vb. konularda hem kendisini dinleyenleri hem de bizleri açıkça uyarmış- tır. Örneğin o, bu hutbenin bir bölümünde şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri kesinlikle dinde aşırılıkları helak etmiştir. Hacdaki amelleri, davranışları benden öğrenin. Bu seneden sonra bir daha haccedip edemeyeceğini bilmiyorum. Bu öğütlerimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Öğütlerimin ulaştırıldığı bazı kimseler burada dinleyenlerden daha iyi anlayarak daha iyi muhafaza edebilirler, nice kimseler uygulayarak daha mutlu olabilirler.”
Sonuç olarak Hz. Muhammed (s.a.v.) bizler için hem iyi bir örnek hem de bir uyarıcıdır. O hâlde bizler de hayatımızın her anında Peygamberimizin uyarılarını dikkate alalım. Kutsal kitabımız Kur’an’ı ve Peygamberimizin hadislerini okumaya, anlamaya önem verelim. Hem dünya hem de ahiret mutluluğumuz için çalışmayı ilke edinelim.
Hz. Muhammed İnsanlık İçin Bir Uyarıcıdır

Hz. Muhammed (s.a.v.), insanlara İslam’ı anlatırken, onlara dinî ve ahlaki konularda uyarılarda bulunurken, öğütler verirken daima hoşgörülü olmuştur. O, bu konularda hiçbir zaman kimseye baskı yapmamış, zorlamada bulunmamış- tır. Peygamberimiz bu konuda Kur’an’ın, “Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.” şeklindeki uyarısını her zaman dikkate almıştır. Tatlı dilli, güler yüzlü ve yumuşak huylu olmayı ilke edinmiştir.
